Kitabü'l-Abir

KİTABA DAİR

— Yayınevi

  • Kitabul Abir
    Kitabü’l-abir fi’l-ensar ve’l-muhacir ve’l-cihad ve’l-gazv ve’ş-şüheda

    Ahmed Ziyauddin Gümüşhanevi

     

    Tercüme
    Niyazi KARABULUT

     

    Gümüşhanevi Belediyesi

    Gümüşhane Belediyesi Kültür yayınları

     

    ISBN: 978-605-8434-42-4
    Kitabın Adı: Kitabul Abir
    Yazarı: Ahmet Ziyaüddin Gümüşhanevi
    Tercüme: Niyazi Karabulut
    Kapak: Yaşar Köse
    Baskı ve Cilt: Gündüz Ofset
    0462 321 61 00

    KİTABUL ABİR
    Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi

    Mayıs 2017

  •  Yayınevi

    — Takdim

  • Aktüaliteyle ilgilenmek, anlık faydadan ibarettir. Günlük hayatın içerisinde birçok değerimizi göz ardı ediyoruz. Oysa temel meseleler üzerinde tefekkür faaliyeti göstermek, kalıcı eserler bırakmayı gerekli kılıyor. Kültür, bizim için günlük rutinin çok ötesinde fikri faaliyetlerin neşir vasıtasıdır. Bu sebeple değerlerimizle ilgili kitap telifi bizim için önemli görevlerdendir.

  • İnsanlık tarihinde varlığını ölümünden sonra da devam ettirebilmiş, hayatıyla ve eserleriyle arkasında ’hoş bir seda’ bırakabilmiş pek çok ‘büyük insan’ vardır. Kimi kahramanlığı, kimi adaleti, kimi ilmî dirayeti, kimi hakka hizmeti, kimi engin tefekkür dünyası ile birer yıldız gibi parlamış olan bu şahsiyetler, insanlığın tekâmülü yolunda birer rehber ve ’kilometre taşı’ durumundadır. İşte, peygamberler ve onları takip eden maneviyat rehberleri... Gümüşhanevi de bu manevi rehberlerden biridir.

  • İnsanların İlâhî ölçüler ve istikamet dairesinde yaşama ihtiyaçları için hayatlarını vakfeden bu rehberler, mukaddes hizmetleriyle onlara doğru yolu göstermişlerdir. Eğer bugün insanlık âleminde hakikî manada ’insanlığı’ temin eden değerler yaşıyorsa, bu, onların hizmetlerinin neticesidir. Ve insanlar, tarihin karanlık sayfalarını aydınlatan huzur ve saadet devirlerini onlara borçludurlar.

  • Geleceğimizi devredeceğimiz yeni nesiller, öncekilerin hazırladığı bilgi ve tecrübe hazinesi ile medeniyet birikimini, bilmek zorunda. Geleceği planlamak için geçmişi iyi bilmek zorundayız. Bu itibarla, insanlık tarihinin büyük hamlelerini ve o hamleleri gerçekleştirenlerin yakından tanımasında büyük faydalar vardır. Bu sayede hem bugüne gelişin tarihini daha iyi öğrenecek, hem de o bilgilerin ışığında geleceğini daha iyi görebilecektir.

  • Gümüşhane Belediyesi olarak hemşehrimiz Gümüşhanevi’yi daha yakından tanımak ve daha iyi anlamak zorunluluğumuz var. Bizim medeniyetimi-zin abide şahsiyetlerinden birisi olan Gümüşhanevi’yi hem günümüz insanına, hem de gelecek nesillere iyi aktarmalıyız.

  • Gümüşhanevi’nin bu küçük hacimli eseri bu yüzden tercüme edilerek yayına hazırlandı. Faydalı olacağını umuyor, faydasının en üst düzeyde olmasını diliyorum.

  • Ercan ÇİMEN
    Gümüşhane Belediye Başkanı

  •  Takdim

    — İçindekiler

    • Giriş — VII
    • Müellifin Hayatı — IX
    • Kitap hakkında — XIV
    • Hicret — 1
    • Hicretle İlgili Ayetler — 2
    • Hicretle İlgili Hadisler — 6
    • Hicretle İlgili İcma — 9
    • Hicretle İlgili Kıyas — 9
    • Cihadın Gerekliliği — 11
    • Cihad İle İlgili Ayetler — 11
    • Cihad İle İlgili Hadisler — 21
    • Cihatla İlgili İlgili İcma — 33
    • Cihatla İlgili Kıyas — 34
    • Gümüşhanevi’den İnciler — 38 
  • İçindekiler

    — Giriş

  • Ahmet Ziyaüddin Gümüşhanevi’nin son yıllarda tanıtılması yoğunluk kazanmıştır. Gümüşhaneliler olarak bizim için farklı bir yanı olsa da Gümüşhanevi’nin özellikle gündeme oturmasında Türkiyedeki siyasi atmosferin etkisi vardır.

  • Gümüşhanevi 1859’da Cağaloğlu’ndaki Fatma Sultan Camii’nde ilk irşada başladı. Sonrasında bu camiinin adı Gümüşhanevi Dergâhı / tekkesi olarak anılmaya başlandı. İstanbul’da bulunan Nakşibendi Gümüşhanevi Dergâhı Milli İslamcılık akımının oluşumunu da tez olarak öne çıkarmıştır.

  • Necmettin Erbakan, Turgut Özal, Recep Tayyip Erdoğan, Korkut Özal, Recai Kutan, Kemal Unakıtan, Hüsnü Doğan, Hasan Aksay, Erdem Beyazıt, Temel Karamollaoğlu, Bahri Zengin, Kahraman Emmioğlu, Yahya Oğuz, Cevat Ayhan, Prof. Cevat Akşit, Prof. Osman Çataklı, Prof. Orhan Okyay, Lütfi Doğan gibi isimler tekkenin müritleri arasından en çok bilinen isimlerdir.

  • 1950 sonrası Türk siyasal hayatında çok önemli roller üstlenen siyasetçiler bu tekkenin mürididir (1)

    (1) https://www.turkcebilgi.com/g%C3%BCm%C 3%BÇ%Ç5%9Fhanevi_dergah%Ç4%B1 Erişim Tarihi: 10.05.2017) 

  • Türk siyasi hayatında bu kadar etkili tekkenin Şeyhi olan Gümüşhanevi’nin daha yakından tanınması amacıyla birçok akademik çalışma yapılmıştır. Akademik çevrelerin dışında Gümüşhanevî’yi anma ve anlama toplantıları, konferanslar düzenlenmektedir.

  • Bugün bile Rusya’da, Komor adalarında faal dergâhları bulunan bu ekolün tesiri Türkiye sınırları-nı da aşmıştır. «Esas olan hizmettir, insan hizmet ettikçe himmete mazhar olur, izzet bulur. Hem dünya hem ahiret saadetine erişir». diyen Gümüşhanevi yaptığı hizmetlerle bugün dahi gönüllerde yer edinmiştir.

  • Gümüşhanevi’yi onun eğitim, sosyal ve ekonomik alanda başlattığı hizmetler daha iyi bir şekilde incelenmeli ve onun hayatından dersler çıkarılmalıdır.

  • Onun hayatı incelendiğinde kendisindeki en önemli özelliğin adanmışlık olduğunu herkes görür. Kendisini ilme ve din yolunda hizmete adayan Gümüşhanevi oldukça mütevazı bir ömür sürmüştür. Hazreti tanımak ve anlamak bize çok şey katacaktır.

  • Bu küçük risalenin tercüme edilmesi de bu amaca matuftur. Hemşehrimiz olan Gümüşhanevi’yi tanımak ve anlamak. 

  •  Giriş

    — Müellifin Hayatı

  • Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi 1813 yılında Gümüşhane sancağında Emirler mahallesinde dünyaya geldi. İsmi Ahmed bin Mustafa, künyesi Ziyâeddîn olup, Gümüşhânevî diye meşhurdur. Babası Emirler sülâlesinden Mustafa Efendidir. Çocukluk yıllarını geçirdiği bu mahallede bugün Emirler Camii diye bilinen camide hocalarından dersler okudu. Beş yaşında Kur’ân-ı Kerîm’i hatmetti, sekiz yaşına geldiğinde ise Kasâid, Delâil-i Hayrât ve Hizb-i A’zâm adlı eserleri hatmedip icazet aldı. Şeyh Salim, Şeyh Ömer el-Bağdâdî, Şeyh Ali el-Vefâî ve Şeyh Ali gibi üstadlardan ders aldı.

  • Hayatının ilk on senesini Gümüşhâne’de geçirdikten sonra ailesiyle birlikte Trabzon’a göç etti. Orada bir taraftan ilim tahsiliyle meşgul olurken, bir taraftan da ticaretle uğraşan babasına yardım etti. Laz Hoca adıyla tanınan Şeyh Osman Efendi ve Şeyh Hâlid Saîdî gibi o belde âlimlerinden sarf, nahiv ve fıkıh dersleri okudu.

  • On beş yaşlarındayken amcası ile birlikte ticaret için İstanbul’a gitti. Ziyâeddîn Efendi İstanbul’dayken ağabeyinin askerden döndüğünü haber aldı. Bunun üzerine İstanbul’da kalmaya karar verdi.

  • İstanbul’da Süleymaniye Camiisinde ders okumaya başladı. Ziyâeddîn Efendi, Mahmûd Paşa Medresesinden icâzet aldıktan sonra Bâyezîd Medresesinde müderrisliğe başladı. Bir taraftan günden güne genişleyen ders halkasında ilim öğretirken, diğer yandan ilmî eserler telif ve neşretmeye başladı. Yirmi beş sene geceleri sabahlara kadar kitap yazmakla meşgul oldu. Zâhirî ilimlerde icâzet, diploma verme derecesine ulaşmasına rağmen devamlı tasavvufî yönden manevi ilimlerde irşâd edilme ihtiyacını hissetti.

  • Bu sıralarda 1845’de İstanbul’a gelip yerleşen ve Üsküdar Alaca Minare Tekkesi’nde tarîkat neşrine çalışan Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî’nin İstanbul halifelerinden Abdülfettah el-Ukarî ile bir sohbet meclisinde tanıtı. Ukarî, kendisine intisap etmek isteyen Gümüşhânevî’nin bu arzusunu ileride gelecek olan bir zâtın buna izinli olduğunu söyleyerek kabul etmedi.

  • Bir gün Abdülfettah Efendi’nin bulunduğu tekkede kendisi için önceden tayin edilmiş ve yalnızca kendisinin mânevî irşadıyla görevli olarak İstanbul’a gönderilmiş bulunan Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdînin bir başka halifesi olan Trablus Şam Müftüsü Ahmed b. Süleyman el-Ervâdî ile karşılaştı ve O’na intisap etti. O’nun mânevî gözetiminde altında seyr-u sülûkunu tamamladı.

  • 1864’de başladığı haftalık sohbetlerde Râmûzü’l-Ehâdîs’i şerh ederek Levâmiu’l-Ukûl adlı eserini meydana getirdi. On altı yıl müridlerine Nakşbendiyye ve Hâlidiyye usûlü zikir tâlim ettirdi ve Hatme-i Hace zikri icra eyledi.

  • Tarikat neşrine başladığında önceleri tekkeye fazla rağbet etmeyen Gümüşhânevî, Mahmud Paşa Medresesindeki hücresi ile iktifa etti. Burası sayıları zamanla artan müridlerinin ihtiyaçlarına cevap veremez hale gelince ibadete kapalı ve metruk bulunan Fatma Sultan Câmiini tekke olarak kullanmaya başladı. Halîfelerinden Kastamonulu Hasan Hilmi Efendi’nin gayretleriyle beş vakit ibadete açık hale getirilen bu caminin bitişiğine Gümüşhânevî tarafından on altı odalı bir ev ile bir de tekke yaptırılıp vakfedildi. Ev ve tekke yapımından sonra Şeyh hazretleri buraya taşındı, bu cami ve müştemilatı zamanla «Gümüşhâneli Dergâh-ı Şerîfi» diye anıldı.

  • Kapısında:
    «Nakşbendî Dergâhıdır bu makâm-ı dil-küşa
    İşte meydân-ı muhabbet gel azîzim merhaba!» yazılıdır.

  • Ziyâeddîn Gümüşhânevî hazretleri on altı yıl talebelerine mânevî ilimleri öğretip onları yetiştirdi. Talebelerini ve sevdiklerini haram olan alışverişten korumak için Osmanlı Devleti’nin iktisâdî ve içtimâî târihinde mevcûd olan «avârız sandıklarına» benzer dergâh içi bir yardımlaşma müessesesi kurdu. Burada ilim faaliyetleri ve tasavvuf çalışmaları yaptı.

  • Ziyâeddîn Gümüşhânevî hazretleri yaz aylarında bazen Beykoz’daki Yûşâ Tepesi adı verilen mevkiye çadır kurarak, talebeleriyle burada sohbet ederdi.

  • Tarikatlerin ana usulleri olan şu esasları müridlerine talim ettirdi. 

    • Vukuf-u zamani: Yaşadığın zamanın farkında ol.
    • Vukuf-u adedi: Zikirde sayıya riayet et.
    • Vuk’uf-u kalbi: Kalbinin hallerini bil.
    • Nazar berkadem: Dikkatini kendi adımlarına yönelt.
    • Huş der dem: Her an Allah’ın huzurunda olduğunu bil.
    • Sefer der vatan: İyiliğe doğru yolculuk halinde ol.
    • Halvet der encümen: Halk içinde Hakk ile ol.
    • Yad-ı kerd: Her an Allah’ı hatırla.
    • Baz-ı keşt: Maksadın Allah ve Onun rızası olsun.
    • Nigah-ı daşt: Kalbini masivadan koru.
    • Yad-ı daşt: Her an Allah’ın seni gördüğünü bil.
  • Kalemi ve kelâmıyla mücâdele veren Gümüşhânevî, 93 Harbi diye bilinen Osmanlı-Rus savaşlarına iştirak ederek cephede bizzat çarpıştı, gönüllü gittiği bu savaşın kesintiye uğradığı sırada Of’a gelerek tarikat neşrinde ve irşad hizmetinde bulundu, bir kütüphane tesis etti, savaş başlar-başlamaz muharebe meydanına tekrar döndü.

  • Ahmed Ziyâüddîn-i Gümüşhânevî hazretleri, ömründe iki defa hacca gitti. Birinci yolculuğunda İskenderiye ve Mısır’a uğradı. Buradaki enbiyâ ve evliyâ kabirlerini ziyaret etti. Bir buçuk ay süren bu ziyaretinde Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî’nin sohbetiyle şereflenenlerden Küçük Aşık Efendi ile sohbette bulundu. İlk haccından sonra altmış üç yaşında iken Şeyhü’l-Harem-i Nebevî Mehmed Emin Paşa’nın kızı Havva Seher Hanım’la evlendi. 

  • İkinci hacc yolculuğuna ailesiyle beraber çıktı, Mekke ve Medine’de pek çok kişi ile görüştü. Bunlardan bazılarına hadis okuttu, bazılarına da tarikat telkininde bulundu. Hacc dönüşünde Mısır’a uğradı ve burada üç yıldan fazla kaldı. Bu süre zarfında Tanta, Kahire, Nâsıriyye, Câmiu’l-Ezher ve Seyyidinâ Hüseyin câmilerinde Râmûz okuttu, beş kişiye de tarîkat halifeliği verdi.

  • Gümüşhânevî hazretleri 13 Mayıs 1893 senesinde sabahleyin saat on sularında ansızın gözünü açıp «Hepsini isterim Ya Kibriyâ’!» diyerek dâr-ı bekâya irtihal eyledi. Kabri, Süleymaniye Camii avlusunda Kanûnî Sultan Süleyman Türbesi’nin kıble tarafındadır. Yanlarındaki kabirde zevceleri Havva Seher Hanım yatmaktadır.

  •  Müellifin Hayatı

    — Kitap Hakkında Bilgi

  • Tercümeye esas alınan kitap İSAM Kütüphanesi elektronik ortamında ulaşılabilir olup 297.86 GÜM.R 1276 numarayla Kitabü’l-abir fi’l-ensar ve’l-muhacir ve’l-cihad ve’l-gazv ve’ş-şüheda ismiyle (Ahmed Ziyaeddin Nakşibendi Gümüşhanevi. - İstanbul: [y.y.], 1276. 52 s.) kayıtlıdır.

  • Kitabın bir nüshası Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi kütüphanesinde 023901 Kayıt No ile mevcuttur.

  • Kitap haşiyeli olup esas metin tercüme edilmiştir. Haşiye kısmı dikkate alınmamıştır.

  • Kitabın tab işlerini gerçekleştiren Hacı Hasan b. Ömer kitabın sonuna şu ifadeleri eklemiştir.

  • «Hamd Allah (cc)a, salat ve selam Muhammed (sav) ve aline ashabına olsun.

  • Bu risalede kabul gören meseleler, rağbet edilen konular ve talep edilen hükümler, avam ve havas için büyük faydalar, özellikle talipler ve aşıklar için güzel faydalar vardır.

  • Bu risale kitap, sünnet, kıyas ve icma-ı ümmete uygundur. Faydalı bir içeriğe sahiptir. İçinde faydalı meseleler, Kuran ve hadisten delillerin analizi, (ayet ve hadislerin) muradının ortaya konulması ve (gelişi güzel) konuşulan konuların defedilmesi vardır. 

  • Allah müellifin çabasını makbul eylesin, ona zatının tecellisini ve habibinin sırrını nasip eylesin. Bu risaleyi ben, Allah dostlarının ve miskinlerin hizmetçisi Hacı Hasan bin Ömer en-Nakşibendi, el- Halidi, es-Sunguri tab ettim.

  • Hamdolsun bu veciz ve faydalı risale «Risaletü el-Abir fi Hakkil Ensari ve’l-Muhacir» ismiyle Alim, kamil, fazıl Ahmet Ziyaüddin bin Mustafa -Allah ona lütuf ve yakınlık ihsan etsin- tarafından ahrette kurtuluş isteyenleri kıyamete kadar irşad maksadıyla yazılmıştır.

  • Bitirilmesi (Hicri) 1276 senesinin Muharreminin ilk günlerine tesadüf etti.

  • Kitabın içerisindeki ayetler tercüme edilirken Diyanet İşleri Başkanlığının hazırlamış olduğu meal esas alınmıştır. Kitabın son kısmına ise Gümüşhanevi’nin farklı kitaplarından derlenen sözler eklenmiştir.

  •  Kitap Hakkında Bilgi

    KİTAB’UL-ABİR

    — Fi’l-Ensari ve’l-Muhacir Cihad, Gazve, Şehitler Ahkamı, Hakları, İncelikleri, Tefsiri, Çeşitleri ve Faziletleri

  • Hicreti dinin büyük rükünlerinden biri kılan ve mücahitlere yardımı iki cihan kurtuluşu kılan Allah'a hamdolsun. Salat ve selam iki cihan hayatının göz nuru olan Muhammed’e ve Onun, hicret eden ve iki cihan saadetine erişen âl ve ashabına ve iki cihan saadetine erişmek için onlara yardımcı olanlara selam olsun.

  • Bu risale muhacirler, ensar ve kıyamete kadar onlara yardım edecekler hakkındadır.

  • Hicret, kâfir ve müşriklerin beldesinden İslam ülkesine ve adalet sahibi olanların beldesine göçmektir. Bu da dini güçlü kılmanın başlangıcıdır. Hicret bütün Müslümanlara farzı ayındır. Müminlerden bir kimsenin onu tehir etmesi caiz değildir.

  • Muhacirlere her işlerinde yardım etmek, onlara saygı göstermek, hürmet etmek, muhabbet beslemek insanlar üzerine en güçlü farzlardandır. Hatta dullar, zayıflar ve köleler için de geçerlidir. Bu durum yeryüzünün her tarafında geçerli olup, insanlar ve cinler dâhil bütün muvahhitlere görevdir.

  • Bu şer’i delillerin dördü (Kitap, Sünnet, İcma, Kıyas) ile sabittir. Sahabe, Tabiin, Müctehitler (imam), selef, muhaddisler ve müfessirler muhacirlerin fazilet ve derecelerinin üstünlüğü konusunda görüş birliği içindedir.

  •  Fi’l-Ensari ve’l-Muhacir Cihad, Gazve, Şehitler Ahkamı, Hakları, İncelikleri, Tefsiri, Çeşitleri ve Faziletleri

    — Hicret, Muhacirlere Yardım, Hürmet ve Onların Faziletleri Konusundaki Ayetler

  • «Doğrusu inanıp hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla canlarıyla cihat edenler ve muhacirleri barındırıp onlara yardım edenler, işte bunlar birbirinin dostudurlar. İnanıp hicret etmeyenlerle, hicret edene kadar sizin dostluğunuz yoktur. Fakat din uğrunda yardım isterlerse, aranızda anlaşma olmayan topluluktan başkasına karşı onlara yardım etmeniz gerekir. Allah işlediklerinizi görür». (Enfal, 72)

  • «İnanıp hicret eden, Allah yolunda savaşanlar ve muhacirleri barındırıp onlara yardım edenler, işte onlar gerçekten inanmış olanlardır. Onlara mağfiret ve cömertçe verilmiş rızıklar vardır». (Enfal, 74)

  • «Sonra inanıp hicret eden ve sizinle birlikte savaşanlar, işte onlar sizdendir. Birbirinin mirasçısı olan akraba, Allah’ın Kitap’ına göre birbirine daha yakındır. Doğrusu Allah her şeyi bilir». (Enfal, 75)

  • «İnanan, hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihat eden kimselere Allah katında en büyük dereceler vardır. İşte kurtulanlar onlardır». (Tevbe, 20) 

  • «İslâm’ı ilk önce kabul eden muhâcirler ve ensar ile, iyilikle onlara uyanlar var ya, Allah onlardan razı olmuş; onlar da O’ndan razı olmuşlardır. Allah, onlara içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük başarıdır». (Tevbe, 100)

  • «And olsun ki, Allah, sıkıntılı bir zamanda bir kısmının kalbleri kaymak üzere iken Peygamber’e uyan Muhacirlerle Ensarın ve Peygamberin tevbelerini kabul etti. Tevbelerini, onlara karşı şefkatli ve merhametli olduğu için kabul etmiştir». (Tevbe, 117)

  • Zulme uğradıktan sonra Allah yolunda hicret edenlere gelince, elbette onları dünyada güzel bir şekilde yerleştiririz. Ahiret mükâfatı ise daha büyüktür. Keşke bilselerdi». (Nahl, 41)

  • Sonra şüphesiz ki Rabbin, eziyete uğratıldıktan sonra hicret eden, sonra Allah yolunda cihad edip sabreden kimselerin yanındadır. Şüphesiz Rabbin bundan sonra da çok bağışlayandır, çok merhamet edendir». (Nahl, 110)

  • «Allah yolunda hicret edip de sonra öldürülmüş veya ölmüş olanlara gelince, Allah onlara muhakkak güzel bir rızık verecektir. Şüphe yok ki Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır». (Hac, 58)

  • «İçinizden varlık ve servet sahibi kimseler yakınlarına, düşkünlere ve Allah yolunda hicret edenlere (kendi mallarından bir şey) vermeyeceklerine yemin etmesinler. Onlar affetsinler, vazgeçip iyi muamelede bulunsunlar. Allah’ın sizi bağışlamasını arzu etmez misiniz? Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir». (Nur, 22)

  • «Kendilerine zulmetmekteler iken meleklerin canlarını aldığı kimseler var ya; melekler onlara şöyle derler: "Ne durumdaydınız? (Niçin hicret etmediniz?)" Onlar da, "Biz yeryüzünde zayıf ve güçsüz kimselerdik" derler. Melekler, "Allah’ın arzı geniş değil miydi, orada hicret etseydiniz ya!" derler. İşte bunların gidecekleri yer cehennemdir. O ne kötü varış yeridir. Çaresiz kalan, yol bulamayan zavallı erkek, kadın ve çocuklar müstesnadırlar». (Nisa, 97-98)

  • «Kim Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde gidecek çok yer de bulur, genişlik de. Kim Allah’a ve Peygamberine hicret etmek amacıyla evinden çıkar da sonra kendisine ölüm yetişirse, şüphesiz onun mükâfatı Allah’a düşer. Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir». (Nisa, 100)

  • «Sana bîat edenler ancak Allah’a bîat etmiş olurlar. Allah’ın eli onların ellerinin üzerindedir. Verdiği sözden dönen kendi aleyhine dönmüş olur. Allah’a verdiği sözü yerine getirene, Allah büyük bir mükâfat verecektir». (Fetih, 10)

  • «Ey iman edenler! Mü’min kadınlar muhacir olarak size geldiklerinde, onları imtihan edin. Allah, onların imanlarını daha iyi bilir. Eğer siz onların inanmış kadınlar olduklarını anlarsanız, onları kâfirlere geri göndermeyin. Çünkü Müslüman hanımlar kâfirlere helâl değillerdir. Kâfirler de Müslüman hanımlara helâl olmazlar. Mehir olarak harcadıklarını onlara (kocalarına geri) verin. Mehirlerini verdiğiniz takdirde, bu kadınlarla evlenmenizde size bir günah yoktur. Müşrik karılarınızın nikâhlarına tutunmayın. (Zira bu nikâhlar ortadan kalkmıştır.) Onlara harcadığınız mehri, (evlendikleri kâfir kocalarından) isteyin. Kâfirler de (İslâm’ı kabul eden ve sizinle evlenen eski hanımlarına) harcamış oldukları mehri (sizden) istesinler. Bu, Allah’ın hükmüdür. O, aranızda hüküm veriyor. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir». (Mumtehine, 10)

  • Hicret, Muhacirlere Yardım, Hürmet ve Onların Faziletleri Konusundaki Ayetler

    — Hicretle İlgili Hadisler

  • Ebu Davut, Beyhaki, Ebu Yağla, Ziya’ul-Makdisi Ebu Said’den O da Nebi (sav)den: "Ey yoksul muhâcirler, size müjdeler olsun! Size Kıyamet günündeki tam nüru müjde ediyorum. Sizler cennete, insanların zenginlerinden yarım gün önce gireceksiniz. Bu yarım gün, (dünya günleriyle) beşyüz yıl eder." (Ebü Dâvud, İlim 13, (3666); Tirmizi, Zühd 37, (2352).)

  • Ahmed b.Hambel, Buhari ve İbnu Hıbban’ın Ebu Hureyre’den rivayetine göre: Cennette yüz derece vardır. Allah yolunda hicret ve cihad edenler için hazırlanmıştır. İki derece arası yer ve gök kadardır. Allah'tan istediğiniz zaman Firdevs cennetini isteyin çünkü o cennetin ortasıdır ve en yükseğidir. Onun üstünde Rahmanın arşı vardır ve ondan cennet nehirleri fışkırır.

  • İbnu Adiyy, Darekutni ve İbnul Cevzi Enes (ra)dan: Ensar dostlarımdır, dinde kardeşlerim, düşmana karşı yardımcılarımdır.

  • Bana inanıp, Müslüman olup, hicret ederseniz Cennetin bahçelerinden ve ortasından bir ev verileceğine kefilim. Ve yine ben, bana inanıp benim yolumda giden ve cihad edene de yine Cennetin en üst derecesinden bir köşk verileceğine kefilim. Kim böyle bir iş yaparsa elde etmedik bir hayır bırakmamış, kaçınmadık bir şer de bırakmamış sayılır. Nerede ölürse ölsün fark etmez.

  • Hilafet Kureyş, Hüküm Ensar, davet Habeşliler ve cihad ve hicret Müslüman ve muhacirler arasındadır.

  • Muhacir ve Ensar dünyada ve ahrette birbirlerinin dostlarıdır. Kureyşin tulagaları (Mekke’nin fethinde serbest bırakılan) ve Sakifin azatlıları (muhasarada esir edilmeyenleri) de dünyada ve ahrette birbirlerinin dostlarıdır.

  • Hicret ikidir türlüdür. Şehirlinin hicreti ve Çölde oturanın hicreti. Çölde oturan, çağrıldığında icabet eder ve emredildiği zaman itaat eder. Şehirlinin hicreti ise niyet bakımından daha yüce ve sevap bakımından daha büyüktür.

  • Hicret iki özellik taşır: Birincisi, günahları terk etmek; diğeri, Allah ve Resûlü’ne hicret etmektir. Hicret, tevbe kabul olunduğu sürece sona ermez. Tevbe de güneş batıdan doğuncaya kadar makbuldür. Güneş batıdan doğunca artık her kalb bulunduğu hal üzere mühürlenir. İnsanlar işledikleriyle kalır.

  • İki sarhoşluk size baskın geldi: hayatı sevme sarhoşluğu ve cehaleti sevme. Bu zamanda iyiliği emretmez kötülükten sakındırmazsınız. Bu dönemde kitap ve sünnetin hükmüne uyanlar İslamı önce kabul eden muhacir ve ensar gibidir.

  • Mutlaka hicretten sonra bir hicret daha vardır. Hicret edenlerin en hayırlısı İbrahim (as)ın hicret ettiği yere hicret edendir. Başka bir rivayette: Yeryüzü halkının en hayırlısı İbrahim’in hicret ettiği yere sımsıkı sarılandır. Bundan sonra yeryüzünde halkın şerlileri kalır. Yurtları onları başka yere atar, Allah’ın (cc) zatı onlardan hoşlanmaz. Ateş, domuz ve maymun (tiynetli kâfirlerle) beraber kılar. Gecelediklerinde onlarla birlikte geceler ve sabahladıklarında onlarla birlikte sabahlar.

  •  Hicretle İlgili Hadisler

    — Hicretle Konusunda İcma

  • Ümmetin tamamı, hicretin kıyamete kadar farziyeti, güzelliği, ertelenmemesi, hicretten şikâyet etmemek ve eziyetlere tahammül etmek ve muhacirlere yardım etmek, onları korumak, hürmet etmek, saygı göstermek, sevgi göstermek, fertleri barındırmak, ihtiyaçlarını temin etmek ve hicrete muhabbet etmek ve önce hicret edenlerin fazileti üzere ittifak etmiştir. «(İman ve amelde) öne geçenler ise (Ahirette de) öne geçenlerdir. İşte onlar (Allah’a) yaklaştırılmış kimselerdir». (Vakıa, 10-11)

  •  Hicretle Konusunda İcma

    — Hicret Konusunda Kıyas

  • Onlar küfür diyarında ya da darul harpte Cuma, hutbe, ezan, bayram namazları, açıktan tekbir, İslam emirine dua, hacc, cihad, şehadete erişmek, emri bil maruf, nehyi anil münker, özellikle topluluk içinde açıktan zikir gibi amelleri kısmak zorundadır. Bunların verdiği eman da darul harpte Müslüman olup İslam ülkesine hicret etmeyenin hicreti terk etme durumundan dolayı geçerli değildir. Aynı zamanda «kulağa kulak, dişe diş (karşılık ve cezadır). Yaralar da kısastır (Her yaralama misli ile cezalandırılır)». (Maide, 45) ayeti gereği şeraitin hükümleri ve cinayetlerin hadlerini uygulamama durumu vardır. Bu suçları işleyenin kendisine bir şey lazım gelmez.

  • Bir kimse darul harpte Müslüman olup ülkemize hicret etmezse bir Müslümanı öldürülmesi halinde ona kısas uygulanamaz. Kendisine içki haddi, iftira haddi, zina haddi, hırsızlık haddi veya tazir, ülkemizdeki akrabalarına varis olamama durumu vardır.

  • Özellikle müşriklerin yiyecek, içecek ve giysilerinin temiz olmaması, müşriklerin kaplarından yemenin caiz olmaması, onlarla beraber yemek yememek, onlarla kalmak, oturmak ve onlarla karışmak durumu söz konusudur.

    «Sadece içinizden zulmedenlere erişmekle kalmayacak olan bir azaptan sakının». (Enfal, 25)

    Onlar arasında çeşit çeşit fasıklık ve isyan durumlarına şahit olma, çeşitli oyunlar, çalgılara, azgınlıklara şahit olma, kâfirlere karşı sözle, fiille övmek ve özellikle reveransla tazimde bulunma durumları vardır. Özellikle haraç ve borç konularında sıkıntıya düşmek çeşitli eza, zulüm zahmet ve meşakkatlere katlanmak, sebebiyle hicret gereklidir.

  •  Hicret Konusunda Kıyas

    — Cihadın Gerekliliği, Şehitlik ve Gaza

  • Cihad, karşılık olarak ibadetlerin en büyüğü, kurtuluş bakımından en mükemmel, sevap bakımından en faydalı olan, derece bakımından en faziletli, beldeleri ve insanları şirkten ve nifaktan temizlemeye en uygun, gazaptan ve afattan en süratli kurtaran, zilletten, gamdan ve kederlerden kurtaran, saadet ve faydalı en iyi miras, nizamların, kazançların ve çığırların en kuvvetlisi, iman ve esrar bakımından en güzel, uyulacak ve feda olunacak bütünlük, af ve gufran bakımından en şümullü, Allah’ın rızası ve muhabbeti bakımından en yüce ibadettir.

  • Cihadın (farz oluşu) dört delil ile sabittir ve ümmetin tamamı bunun üzerinde görüş birliği içindedir.

  •  Cihadın Gerekliliği, Şehitlik ve Gaza

    — Cihadla İlgili Ayetler

  • «Ey Peygamber! Müminleri savaşa teşvik et. Eğer sizden sabırlı yirmi kişi bulunursa, iki yüze (kâfire) galip gelirler. Eğer sizden yüz kişi olursa, kâfir olanlardan bin kişiye galip gelirler. Çünkü onlar anlamayan bir topluluktur». (Enfal, 65)

  • «Musa’dan sonra, Benî İsrail’den ileri gelen kimseleri görmedin mi? Kendilerine gönderilmiş bir peygambere: «Bize bir hükümdar gönder ki (onun komutasında) Allah yolunda savaşalım» demişlerdi. «Ya size savaş yazılır da savaşmazsanız?» dedi. «Yurtlarımızdan çıkarılmış, çocuklarımızdan uzaklaştırılmış olduğumuz halde Allah yolunda neden savaşmayalım?» dediler. Kendilerine savaş yazılınca, içlerinden pek azı hariç, geri dönüp kaçtılar. Allah zalimleri iyi bilir». (Bakara, 246)

  • «Yoksa Allah içinizden cihad edenleri belli etmeden, sabredenleri ortaya çıkarmadan cennete gireceğinizi mi sandınız?» (Ali İmran, 142)

  • «Nice peygamberler vardı ki, beraberinde birçok Allah erleri bulunduğu halde savaştılar da, bunlar, Allah yolunda başlarına gelenlerden dolayı gevşeklik ve zaaf göstermediler, boyun eğmediler. Allah sabredenleri sever». (Ali İmran, 146)

  • «O hâlde, dünya hayatını ahiret hayatı karşılığında satanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse, biz ona büyük bir mükâfat vereceğiz». (Nisa, 74)

  • «Müminlerden -özür sahibi olanlar dışında oturanlarla malları ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler bir olmaz. Allah, malları ve canları ile cihad edenleri, derece bakımından oturanlardan üstün kıldı. Gerçi Allah hepsine de güzellik (cennet) vadetmiştir; ama mücahidleri, oturanlardan çok büyük bir ecirle üstün kılmıştır». (Nisa, 95)

  • «Allah ve Resûlüne karşı savaşanların ve yeryüzünde (hak) düzeni bozmaya çalışanların cezası ancak ya (acımadan) öldürülmeleri, ya asılmaları, yahut el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut da bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu onların dünyadaki rüsvaylığıdır. Onlar için ahirette de büyük azap vardır». (Maide, 33)

  • «Ey iman edenler! Allah’tan korkun. O’na yaklaşmaya yol arayın ve yolunda cihad edin ki kurtuluşa eresiniz». (Maide, 35)

  • «Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, (bilin ki) Allah onların yerine öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler. Onlar mü’minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı güçlü ve onurludurlar. Allah yolunda cihad ederler. (Bu yolda) hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. İşte bu, Allah’ın bir lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir». (Maide, 54)

  • «Yahudiler, Allah’ın eli bağlıdır (sıkıdır) , dediler. Hay dedikleri yüzünden elleri bağlanası ve lânet olasılar! Bilâkis, Allah’ın elleri açıktır, dilediği gibi verir. Andolsun ki sana Rabbinden indirilen, onlardan çoğunun azgınlığını ve küfrünü arttırır. Aralarına, kıyamete kadar (sürecek) düşmanlık ve kin soktuk. Ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa (fitneyi uyandırmışlarsa) Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuğa koşarlar; Allah ise bozguncuları sevmez». (Maide, 64)

  • «Eğer onları savaşta yakalarsan, bunlar(a vereceğin ceza) ile arkalarındakileri de dağıt ki ibret alsınlar». (Enfal, 57)

  • «Yoksa, Allah, sizden, cihad edip Allah, peygamber ve müminlerden başkasını kendilerine sırdaş edinmeyenleri ortaya çıkarmadan bırakılacağınızı mı sandınız? Allah yaptıklarınızdan haberdardır». (Tevbe, 16)

  • «(Ey müşrikler!) Siz hacılara su vermeyi ve Mescid-i Haram’ı onarmayı, Allah’a ve ahiret gününe iman edip de Allah yolunda cihad edenlerin imanı ile bir mi tutuyorsunuz? Hâlbuki onlar Allah katında eşit değillerdir. Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez». (Tevbe, 19)

  • «Gökleri ve yeri yarattığı günde Allah’ın yazısına göre Allah katında ayların sayısı on iki olup, bunlardan dördü haram aylarıdır. İşte bu doğru hesaptır. O aylar içinde (Allah’ın koyduğu yasağı çiğneyerek) kendinize zulmetmeyin ve müşrikler nasıl sizinle topyekûn savaşıyorlarsa siz de onlara karşı topyekûn savaşın ve bilin ki Allah (kötülükten) sakınanlarla beraberdir». (Tevbe, 36)

  • «(Ey müminler!) Gerek hafif, gerek ağır olarak savaşa çıkın, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edin. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır». (Tevbe, 41)

  • «Allah’a ve âhiret gününe iman edenler, mallarıyla ve canlarıyla cihad etmekten geri kalmak için senden izin istemezler. Allah, kendine karşı gelmekten sakınanları çok iyi bilendir». (Tevbe, 44)

  • «Ey Peygamber! Kâfirlere ve münafıklara karşı cihad et, onlara karşı sert davran. Onların varacakları yer cehennemdir. O ne kötü bir varış yeridir!» (Tevbe, 73)

  • «Allah’ın Resûlüne karşı gelerek (sefere çıkmayıp) geri bırakılanlar, oturup kalmalarına sevindiler. Allah yolunda mallarıyla canlarıyla cihad etmek hoşlarına gitmedi ve "Bu sıcakta sefere çıkmayın" dediler. De ki: "Cehennemin ateşi daha sıcaktır." Keşke anlasalardı». (Tevbe, 81)

  • «Allah’a inanın, Resûlü ile beraber cihad edin» diye bir sûre indirildiği zaman, onlardan servet sahibi olanlar, senden izin istediler ve: Bizi bırak (evlerinde) oturanlarla beraber olalım, dediler». (Tevbe, 86)

  • «Fakat Peygamber ve onunla beraber inananlar, mallarıyla, canlarıyla cihad ettiler. İşte bütün hayırlar onlarındır ve onlar kurtuluşa erenlerin kendileridir». (Tevbe, 88)

  • «(Münafıklar arasında) bir de (müminlere) zarar vermek, (hakkı) inkâr etmek, müminlerin arasına ayrılık sokmak ve daha önce Allah ve Resulüne karşı savaşmış olan adamı beklemek için bir mescid kuranlar ve: (Bununla) iyilikten başka bir şey istemedik, diye mutlaka yemin edecek olanlar da vardır. Halbuki Allah onların kesinlikle yalancı olduklarına şahitlik eder. Onun içinde asla namaz kılma! İlk günden takvâ üzerine kurulan mescit (Kuba Mescidi) içinde namaz kılman elbette daha doğrudur. Onda temizlenmeyi seven adamlar vardır. Allah da çok temizlenenleri sever». (Tevbe, 107-108)

  • «Allah müminlerden, mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler, ölürler. (Bu), Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da Allah üzerine hak bir vaaddir. Allah’tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır! O halde O’nunla yapmış olduğunuz bu alışverişinizden dolayı sevinin. İşte bu, (gerçekten) büyük kazançtır». (Tevbe, 111)

  • «Ey iman edenler! Kâfirlerden yakınınızda olanlara karşı savaşın ve onlar (savaş anında) sizde bir sertlik bulsunlar. Bilin ki, Allah sakınanlarla beraberdir». (Tevbe, 123)

  • «(Fakat evrensel uyarıcılık görevini sana verdik) O halde, kâfirlere boyun eğme ve bununla (Kur’an ile) onlara karşı olanca gücünle büyük bir savaş ver!» (Furkan, 52)

  • «Her kim cihad ederse, ancak kendisi için cihad etmiş olur. Şüphesiz Allah, âlemlere muhtaç değildir. İman edip iyi işler yapanların (geçmiş) kötülüklerini elbette örteriz ve onlara, yaptıklarının daha güzeli ile karşılık veririz». (Ankebut, 6-7)

  • «Biz, insana, ana babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Eğer onlar, seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Dönüşünüz ancak banadır. O zaman size yapmış olduklarınızı haber vereceğim». (Ankebut, 8)

  • «Ama bizim uğrumuzda cihad edenleri elbette kendi yollarımıza eriştireceğiz. Hiç şüphe yok ki Allah iyi davrananlarla beraberdir». (Ankebut, 69)

  • «Eğer onlar seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonunda dönüşünüz ancak banadır. O zaman size, yapmış olduklarınızı haber veririm». (Lokman, 15)

  • «Andolsun, içinizden, cihad edenleri ve sabredenleri belirleyinceye ve durumlarınızı ortaya koyuncaya kadar sizi deneyeceğiz». (Muhammed, 31)

  • «İman edenler ancak, Allah’a ve Peygamberine inanan, sonra şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenlerdir. İşte onlar doğru kimselerin ta kendileridir». (Hucurat, 15)

  • «Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler; Allah’ın, lütuf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar». (Ali İmran 169)

  • «Allah, sizi, din konusunda sizinle savaşmamış, sizi yurtlarınızdan da çıkarmamış kimselere iyilik etmekten, onlara âdil davranmaktan men etmez. Şüphesiz Allah, âdil davrananları sever». (Mumtehine, 8)

  • «Allah, sizi ancak, sizinle din konusunda sa-vaşan, sizi yurtlarınızdan çıkaran ve çıkarılmanız için destek verenleri dost edinmekten men eder. Kim onları dost edinirse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir». (Mumtehine, 9)

  • «Allah’a ve Resulüne inanır, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edersiniz. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır». (Saff, 11)

  • «Hoşunuza gitmediği halde savaş size farz kılındı. Sizin için daha hayırlı olduğu halde bir şeyi sevmemeniz mümkündür. Sizin için daha kötü olduğu halde bir şeyi sevmeniz de mümkündür. Allah bilir, siz bilmezsiniz». (Bakara, 216)

  • «Allah, kendi yolunda kenetlenmiş bir yapı gibi saf bağlayarak savaşanları sever». (Saff, 4)

  • «Kendilerine Kitap verilenlerden Allah’a ve ahiret gününe inanmayan, Allah ve Resulünün haram kıldığını haram saymayan ve hak dini kendine din edinmeyen kimselerle, küçülerek elleriyle cizye verinceye kadar savaşın». (Tevbe, 29)

  • «(Savaşta) inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun. Nihayet onları çökertip etkisiz hâle getirdiğinizde bağı sıkı bağlayın (sağ kalanlarını esir alın). Artık bundan sonra (esirleri) ya karşılıksız ya da fidye karşılığı salıverin. Savaş sona erinceye kadar hüküm budur. Eğer Allah dileseydi, onlardan öç alırdı. Fakat sizi birbirinizle denemek için böyle yapıyor. Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların amellerini asla boşa çıkarmayacaktır». (Muhammed, 4)

  • «Allah, mü’minlerin aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermeyecektir». (Nisa, 141)

  • «İşte bu takdirde O, sizin günahlarınızı bağışlar, sizi zemininden ırmaklar akan cennetlere, Adn cennetlerindeki güzel meskenlere koyar. İşte en büyük kurtuluş budur. Seveceğiniz başka bir şey daha var: Allah’tan yardım ve yakın bir fetih. Müminleri (bunlarla) müjdele». (Saff, 12-13)

  •  Cihadla İlgili Ayetler

    — Cihadla İlgili Hadisler

  • Buhari Ebu Hureyre (ra)den: Resulullah (sav) şöyle buyurdu: Cennette yüz derece vardır ki Allahu Teala onu kendi yolunda savaşanlara hazırladı. Her derece arasında gök ve yer arası mesafe vardır.

  • Ebu Davut ve Beyhaki Ebu Hureyre (ra)den: Cihad, ister günahkar ister iyilerden olsun her emirle beraber üzerinize farzdır. Hatta emiriniz büyük günah sahibi olsa da.

  • Deylemi Enes(ra)dan: Cihad, Allahu Teâlâ’nın beni göndermesinden ümmetimin sonradan gelenleri Deccal ile savaşana kadar geçerlidir. Haksızlık yapanın haksızlığı ve adaletli davrananın adaleti onu iptal edemez.

  • Allah yolunda cihad eden mücahit, gündüzlerini oruçlu ve gecelerini namazla geçiren gibidir. Bu durum mücahit Allah yolundan dönene kadar geçerlidir.

  • İmanlı ve Allah resulünü tasdik etmiş olduğu halde evinden çıkan kişiyi Allahu Teala istediğine ulaştırarak evine döndürür. Ya kazanılan ecir ve ganimet, ya da cennete girmek.

  • Bir günlük sınır nöbeti, dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır.

  • Allah yolunda sabahın erken saatinde veya gece yürümek dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır.

  • Bir gün ve gecelik sınır nöbeti bir aylık oruç ve ibadetten daha hayırlıdır. Kişi ölse de ameli devam eder. Rızkı devam eder ve fitnelerden emin olur.

  • Ayakları Allah yolunda tozlanan kimseye cehennem ateşi dokunmaz.

  • Kafir ve onu öldüren cehennemde bir araya gelmez.

  • Yasam bakımından insanların en hayırlılarından birisi, Allah (cc) yolunda (cihad için) atının yularını tutandır. Her ne zaman bir savaş işitse atının üzerinde uçar gibi sürate oraya gider. Şehitliğe özleminden ölüm bulunan yerlerde ölmeyi ve öldürmeyi arar. Diğeri ise dağlardan bir dağın basında veya vadilerden bir vadide geçimi için gerekli az bir mal ile yasar, namazını kılar, zekâtını verir ve ölüm gelinceye kadar ibadet ile meşgul olur. İnsanlar da onu ancak hayır ile anarlar.

  • Kim bir gaziyi techizatla donatırsa gaza etmiş gibidir. Kim de bir gazinin ailesine bakarsa oda gaza etmiş gibidir.

  • Mücahitlerin hanımlarına hürmet, cihada çıkmayıp geride kalanlar yanında, öz annelerine hürmet etmek gibidir. Mücahitlerin ailesinin bakımını üstlenip geride kalanlardan bir kişi onun ailesine ihanet ederse, kıyamet gününde mücahidin önünde durdurulur ve o mücahit onun amelinden dilediği kadar alır. Siz onlar hakkında ne zan ediyorsunuz?

  • Ebu Mesud el-Ensari (ra)den: Adamın biri yularlı bir deve ile geldi. Resulullah (sav) ona şöyle dedi: Senin için kıyamet gününde yedi yüz deve vardır ve hepsi de yularlıdır.

  • Müslümanlardan bir grup bu din için savaşa devam ettiği sürece bu din, kıyamete kadar ayakta kalacaktır.

  • Bir kimse Allah yolunda yaralanmasın ki - Allah(cc) kendi yolunda yaralananı bilir- kıyamet günü yarasından kan akar, kanı kan renginde, kokusu misk kokusu şeklinde diriltilerek gelir.

  • Cennete giren hiç kimse dünyaya geri dönmek istemez, yeryüzünde olan her şey orada vardır. Ancak şehit böyle değil; o karşılaştığı ikramlar sebebiyle dünyaya dönüp on defa şehit olmayı temenni eder.

  • Kim samimiyetle Allahtan şehitlik isterse Allahu Teala onu şehitler mertebesine eriştirir. Şayet yatağında ölse bile.

  • Rasulullah (sav) buyurdu ki: Siz kimi şehid sayarsınız? Dediler ki: Allah yolunda cihad edendir. Rasulullah buyurdu ki: O zaman benim ümmetimin şehitleri azdır. Allah yolunda öldürülen şehittir, kim Allah yolunda ölürse o şehittir, tağundan ölen şehittir, karın ağrısından ölen şehittir.

  • Allah (cc) yolunda gaza eden veya seriyyeye çıkanlardan biri ganimet alır ve sağlam olarak geri dönerse, ecirlerinin üçte ikisini peşin olarak almış olur. Yine Allah (cc) yolunda gaza eden veya seriyyeye çıkan kimse ganimet almaz, yaralanır veya şehit olursa ecirleri tam olur.

  • Kim gazve etmeden veya gazve etmeyi gönlünden geçirmeden ölürse nifaktan bir şube üzere ölür.

  • Kim Allah’ın kelimesi (Kelime-i tevhid) üstün olsun diye savaşırsa o Allah yolundadır.

  • Ümmetimden bir grup, hakkı gerçekleştirmek üzere, sonuncuları mesihü’d-deccâlle savaşıncaya kadar düşmanlarına galip olarak cihad etmeye devam edecektir.

  • Kim gaza etmez, bir gaziyi teçhiz etmez, bir gazinin ailesine iyilikle yardım etmez ise Allahu Teala kıyamet kopmadan önce onu bir felakete düçar eder.

  • Müşriklerle canlarınızla, mallarınızla ve dillerinizle cihad edin.

  • Selamı yayınız, yemeği yediriniz, kafirlerin boynunu vurunuz, böylece Cennete varis olunuz.

  • Her ölenin ameli sona erer ancak Allah yolunda sınır nöbetçisi olanlar müstesna, onun ameli kıyamete kadar devam eder ve kabir fitnesinden emin olur.

  • Sadakaların en efdali Allah yolundakilere çadır kurmak, Allah yoluna hizmet edene cömert davranmak, Allah yolunda genç bir hayvan yola koymaktır.

  • Allah korkusuyla ağlayan göze sağılan süt memeye dönmediği sürece ateş dokunmaz. Allah yolundaki toz ile Cehennem dumanı buluşmaz. Bir Müslümanın burun deliklerinde, Allah (cc) yolundaki toz ile cehennem dumanı asla bir araya gelmez.

  • İki göze cehennem ateşi dokunmaz Allah korkusundan ağlayan göz ve Allah yolunda geceleri nöbet tutan göz.

  • Kim Allah yolunda devesinin üzerinde savaşırsa cennet ona vacip olur. Kim de Allah yolunda yaralanırsa veya bir sıkıntıya düşerse yarasının rengi zaferan renginde kokusu misk kokusu şeklinde gelir. Kim Allah yolunda çıkarsa üzerinde şehitlik alameti olur.

  • Bir günlük sınır nöbeti konaklama yerlerindeki bin günlük beklemeden daha hayırlıdır.

  • Hangi amel daha hayırlıdır diye Resulullah (sav)a sorulduğunda buyurdu ki: İçinde şüphe olmayan iman, içinde çalma olmayan cihad ve kabul olunmuş hac. Hangi namaz faziletlidir diye sorulduğunda Resulullah (sav) şöyle buyurdu: Kıyamı uzun olanı. Hangi sadaka daha faziletlidir diye sorulduğunda, yoksul un ihtiyacı olmasına rağmen verdiğidir, hangi cihad faziletlidir diye sorulduğunda kim malıyla, canıyla Allah yolunda cihad ederse, hangi ölüm şereflidir diye sorulduğunda kanı akıp atı yaralananın ölümüdür buyurdu.

  • Hac, umre ve Allah yolunda gaza dışında deniz yolculuğu yapmayın, çünkü denizin altında ateş, ateşin altında deniz vardır.

  • Kim Allaha inanarak ve O’nun vadini tasdik ederek, onun yolunda bir at beslerse, ona verdiği otlar, su ve gübresi, idrarı, kıyamet gününde birer sevap olarak mizanında yer alacaktır.

  • Allah’ım, günün evvelini ümmetime bereketli kıl. Resulullah (sav) bir ordu, bir seriye göndereceği zaman günün evvelinde gönderirdi.

  •  Cihadla İlgili Hadisler

    — Hadisler

  • Konunun başından buraya kadar mücahitlerle ilgili rivayet edilen hadisler, Kütüb-ü Sitte ve el-Mesâbîh isimli kitaptaki senetleri ile rivayet edilmiştir. 

  • Hadislerde kullanılan rumuzlar:

    • Ahmet b. Hanbel — HM
    • Buhari — H
    • Müslim — M
    • Tirmizi — T
    • İbnu Hibban — HB
    • Hilye — HL
    • Ebu Davud — D
    • Nesai — N
    • İbnu Mace — h
    • Hakim — K
    • Taberi — TB
    • Hatib — HT
    • Şabul İman — hb
    • Askeri — KR
    • Beğavi — Ğ
    • Ziya el-Makdisi — Z
    • İbnu Ebi Şeybe — Ş
    • Ebu Ya’la — A
    • Beyhaki — G
    • Tayalusi — Ty
    • Abdurrezzak — AB
  • Bir kimse eşten ve çocuktan mahrum ise cihad etsin. TB

  • İnsanlar dinar ve dirhem konusunda cimrilik gösterir, îne satışı yapmaya dalar, ineklerin arkasından gider ve Allah yolunda cihadı terk ederlerse, Allah onları zillete girdirir ve yeniden dinlerine dönünceye kadar bu belayı üzerlerinden kaldırmaz. HM, HL, TB

  • Cennetin kapıları kılıçların gölgesindedir. HM, HM, T, HB

  • Mücahitlerin cihada geçirdikleri en az sürenin karşılığı bir senelik oruç ve namaza denktir. En az süre ne kadardır diye sorulduğunda uyukladığında kamçısı düşer ve uyandığında onu alır buyurdu.

  • Şehidin kanının ilk damlası günahlarını siler, ikincisi iman elbisesini giydirir, üçüncüsü hurilerle evlendirir. TB

  • Her ümmetin bir ruhbanlığı vardır. Bu ümmetin ruhbanlığı Allah yolunda cihaddır. HB

  • Her ümmetin bir seyahati vardır, ümmetimin seyahati Allah yolunda cihaddır. Her ümmetin bir ruhbanlığı vardır, benim ümmetimin ruhbanlığı düşman sınırlarında nöbet tutmaktır. TB

  • Allah için talep ve huşu namazı kıldım. Allah’tan(cc) ümmetim için üç şey istedim. İkisi bana verildi, birisi reddedildi. Düşmanların ümmetime musallat olmamasını istedim bana verildi, boğulma ile helak edilmemelerini istedim bana verildi. Aralarında savaşmamalarını istedim, bu kabul edilmedi. HM, Ş, h, TB

  • Kılıçlar cennetin anahtarlarıdır.

  • Kılıçlar mücahitlerin elbisesidir.

  • Şehitlik, borçlar hariç her şeyi siler. Suda boğulmakta her şeyi siler. Ş

  • Şehitler Allah’ın eminleridir; öldürülseler veya yataklarında ölseler de. K

  • Şehitler ölümün acısını duymaz ancak sinek ısırığı kadar duyar. N, K

  • Şehit ailesinden yetmiş kişiye şefaat eder. HB

  • Gazve iki çeşittir. Bir kişi Allah (cc) rızasını talep ederek, imama itaat eder, her şeyin en iyisini harcar, arkadaşlarına da kolaylık göstererek savaşır, yeryüzünde fesat çıkarmaktan kaçınırsa uykuda ve uyanık olduğu sürece tam ecir kazanır. Ancak bir kişi gurur, insanlara gösteriş ve hava atarak savaşır, imama isyan eder, yeryüzünde fesat çıkarırsa ancak eli boş olarak döner. HM, D, N, TB, K

  • Kişinin kılıç kuşanmış olarak (cihad esnasında) kıldığı namaz, kılıç kuşanmadan kıldığı namazdan yedi yüz kat daha faziletlidir. HT

  • Denizde yapılan bir gazve, karada yapılan on gazveden daha hayırlıdır. Deniz dalgalarını aşan sanki yeryüzündeki tüm vadileri aşmış gibidir. Öyle bir gazvede başı dönen, (karada) kendi kanında bulanmış kimse gibidir. K

  • Allah (cc) katında şehit için yedi özellik vardır.

    1.  — Kanının ilk damlasında affedilir ve cennetteki makamını görür.
    2.  — İman elbisesi giydirilir.
    3.  — Huru’l-îyn’den yetmiş iki eş ile evlendirilir.
    4.  — Kabir azabından korunur.
    5.  — Kıyamet gününün büyük sıkıntısından emin olur.
    6.  — Başına vakar tacı konulur, onun bir yakutu dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır.
    7.  — Ev halkından yetmiş kişiye şefaat eder.

    HM, h, A, TB, T

  • Allah (cc) yolunda, kılıç sıyrılmadan, mızrak savrulmadan, ok atılmadan yapılan bir cihadda bir an bulunmak, içinde göz açıp kapama kadar dahi olsa Allah’a (cc) isyanın bulunmadığı atmış sene ibadetten daha hayırlıdır. TB

  • Sizden birisinin Allah (cc) yolunda bir an durması, ömür boyu ailesi içinde yaptığı amelinden daha hayırlıdır. KR

  • Bir kimse, bir gaziyi gölgelendirirse Allah (cc) da kıyamet günü onu gölgelendirir. Bir kimse, bir gaziyi başkasına muhtaç olmayacak şekilde donatırsa, o gazi ölünceye veya dönünceye kadar aynı ecri alır. Bir kimse içinde Allah’ın (cc) adı zikredilen bir mescit inşa ederse, Allah (cc) da onun için cennette bir ev inşa eder. HM, A, HB

  • Bir kimse Allah (cc) yolunda (cihad eden) mücahide, sıkıntı içinde olan bir borçluya, kölelikten kurtulmak için efendisi ile anlaşan köleye yardım ederse, Allah (cc) da kendi gölgesinden başka bir gölgenin olmadığı günde onu gölgesinde gölgelendirir. HM, A, TB, G, K, Z

  • Bir kimse Allah (cc) yolunda cihad ederse, Allah’ın (cc) garantisi altındadır. HM, A, TB, HB, K, G

  • Allah (cc) yolunda gaza eden bir kimseyi teçhiz eden gaza etmiş gibidir. Allah (cc) yolunda gazveye çıkan bir kimsenin ailesine hayırla ilgilenen kimse de gaza etmiş gibidir. T, HM, H, M, D, T

  • Bir kimsenin deniz kıyısında bir gece nöbet beklemesi, bir kişinin ailesinin yanında bin yıl ibadet etmesinden daha faziletlidir. Bir sene üç yüz atmış gündür, her bir gün bin seneye denktir. A, KR

  • Bir kimse, ahit (anlaşma) yapılan bir kimseyi, savaşın dışında öldürürse, cennet ona haram olur. T, HM, D, N, K

  • Bir kişi cihad alanında bir kâfiri öldürürse üzerindekiler onundur. T, HM, D, HB, K, G

  • Malını (koruma) uğrunda öldürülen şehittir. Canı uğrunda öldürülen şehittir. Dini uğrunda öldürülen şehittir. Ailesi uğrunda öldürülen şehittir. G, AB, HM, D, N, T, Z

  • Allah (cc) yolunda infak edene yedi yüz katı (sevap) yazılır. Ğ

  • Allah (cc) yolunda nöbet tutarken ölen bir kimse, kabir azabından emin olur, sevabı kıyamet gününe kadar devam eder. Ğ, HB, KR

  • Harp hiledir. H, M, N, D, T, h

  • Şahitlik ederim ki bu (şehitler) kıyamet gününde Allah’ın (cc) huzurunda (sizin için) şahitler olacaktır; onları gidip ziyaret edin. Nefsim kudret elinde olan Allah’a (cc) yemin ederim ki, kıyamet gününe kadar herhangi bir kimse onlara selam verse, onun selamını alırlar. K

  • Bizden önce ganimetler helal değildi. Allah (cc) bizdeki acizliği ve zayıflığı gördü ve onu bize temiz (helal) kıldı. H, M, N, T

  • Arkadaş grubunun hayırlısı dört kişidir, seriyyenin hayırlısı dört yüz kişidir, ordunun hayırlısı dört bin kişidir, asla on iki bin kişi azlık sebebiyle (düşmana) mağlup olmaz.

  • Hadisler

    — Cihadla İlgili İcma

  • Ümmetin tamamı cihadın farziyyetinde ittifak etmiştir. Yine mücahitlerin, gazilerin, şehitlerin ve kıyamete kadar mücahitlere yardımcı olanların diğer insanlar üzerine fazileti konusunda ittifak etmiştir. Aynı şekilde mücahitlerin geride bıraktığı ailelerine hizmet, ihtiyaçlarını giderme konularında yardımcı olanlar cihada çıkmış gibidir.

  • Aşağıdaki meselelerde de ittifak edilmiştir. Kafirler, müşrikler, zındıklar, dinden sapmışlar, dinden dönmüşler, hariciler, mürtedler, halifeye isyan edenler, yol kesiciler, ehli sünnete muhalefet eden inatçı ve taassup sahibi kimselerle mücadele etmek, ümmeti, insanları ve beldeleri bunların elinden kurtarmak, buralardaki kiliseleri, küfür fasıklık işlenen yerleri alıp mescide tebdil eylemek, ibadet ve kulluk mekanına çevirmek lazımdır.

  • Mancınık, taş atma, yakma, su ile çevirme, ağaçları ve hayvanları kesme, ziraat ürünlerini ve mallarını dağıtma, silahlarını ve mühimmatlarını bozma şeklinde kontrolleri mümkün değilse mallarını ve beldelerini tahrip etmek gerekir.

  • Zımmi olarak kalmak isterlerse arazilerine haraç, kendilerine de cizye uygulanır. Savaşmaya devam ettikleri müddetçe malları ve ganimetleri helaldir. Her zaman kendilerine haraç ve cizye konulur. Bunlar da ticaretin en faziletlisi ve en büyüğüdür. 

  •  Cihadla İlgili İcma

    — Cihadla İlgili Kıyas

  • (Alimler) dediler ki kafirlerden bir hücum olmadığı takdirde cihad Müslümanlara senede bir veya iki defa farzı kifayedir. Bazıları bu görevi yerine getirirse diğerlerinin sorumluluğu düşer. Hepsi cihadı terk ederse günahkâr olurlar. Eğer düşman hücum ederse cihad etmek farzı ayn olur. Kölelerin efendilerinden, kadınlar eşlerinden izin almadan savaşa katılırlar.

  • Cihad, Allah yolunda sıkıntılara katlanmak ve bu uğurda çaba sarf etmektir. Şeriatte ise kâfirlerle ve benzerleri ile savaşmak, mallarına el koymak, mabetlerini ve kiliselerini tahrip etmek, putlarını kırmak, arazilerine ve mühimmatlarına zarar vermektir.

  • Onları muhasara ettiğimizde önce onları İslam’a davet ederiz. Eğer Müslüman olurlarsa onlara Müslüman hükmü uygularız; kabul etmezlerse ve mürtedlerden ve putlara tapan Arap müşriklerden değilseler cizye vermeye çağırırız. Eğer bundan kaçınırlarsa Allahtan (cc) yardım isteyerek önceden olduğu gibi bütün savaş aletleriyle onlarla savaşırız.

  • Kendilerine eman verilen kimselerin İslam yurdunda bir yıldan uzun süre kalmaları mümkün değildir. Ona şöyle denilir: «Eğer bir yıl kalırsan cizye verirsin». Bir sene kaldığı takdirde zımmî olur ve ülkesine geri dönemez. Ona şöyle söylenirse: «Bir ay kalırsan sana cizye uygularız». Bu süre içinde ikamet eder ve arazi satın alırsa yere haraç (vergisi) konulursa vergi konulduğundan itibaren kendisinden bir yıllık cizye alınır. Ülkesine geri dönerse kanı helal olur.

  • Halife tüccarlardan vergi almak için yola (gümrük) görevlisi atarsa görevli mallar nisab miktarına ulaşıyorsa Müslümanlardan öşürün dörtte birini, zimmî’den yarısını, harbi olanlardan ise tamamını alır. Eğer aldıkları oran bilinmiyorsa böyledir, biliniyorsa aynı oranda alır.

  • İsyancılar konusunda şöyle denildi. Müslümanlardan bir grup imama itaatten ayrılır ve bir bölgeyi ele geçirse, imam, onları yaptıklarından dönmeye çağırır ve şüphelerini giderir; toplu halde bu (teklifi) kabul etmezlerse onlarla savaşmaya baslar.

  • Yol kesenler kimse hakkında (âlimlerimiz) şöyle dediler: Müslüman veya zimminin yolunu kesmeye niyet eden kimse -Müslüman veya zimmi farketmez- yakalanırsa tövbe edinceye kadar hapsedilir. Eğer yol kesme işini yapar, yolcuların malını alır ve alınan mal nisap miktarına ulaşırsa sağ elleri ve sol ayakları kesilir.

  • Bu kişiler bir sopa veya tasla dahi olsa (soygun yapmadan) sadece adam öldürmüş iseler, had ce-zasıyla öldürülürler, velisinin af etmesine itibar edilmez. Eğer hem kişileri öldürmüş hem de mallarını almışlarsa, öldürülür ve asılır veya sadece öldürülür yahut organları kesildikten sonra asılır ve yahut diri olarak asılır ve ölünceye kadar karnına mızrakla dürtülür. 

  • (Alimler) Şehit konusunda (şöyle) dediler: Şehit, ehli harbin, isyancıların, yol kesenlerin öldürdüğü veya savaş alanında yara izi ile bulunan yahut öldürülmesinde diyet gerekmeyecek şekilde bir Müslümanın haksız yere öldürdüğü kimsedir.

  • Savaş ahkâmına gelince ahde vefasızlık (anlaşmayı bozmak), ganimet malından çalmak, (esirlere) müsle yapmak (burnunu, kulağını vesair uzuvlarını kesip, gözlerini oyarak kendisini çirkin bir şekle sokmak suretiyle düşmana ceza vermek) yasaktır. Aynı şekilde kadınları, mükellef olmayan (çocukları), yaşlı, âmâ, kötürüm ve sağ eli kesik kimseleri öldürmek de yasaktır. Ancak savaşacak durumda ise veya savaş konusunda bilgi ve yetenek sahibi ise yahut (düşmanı) malı ile destekleyen kimse ise veya yönetici ise öldürülür. Öldürmeye kasdetmediği müddetçe kâfir baba öldürülmez. Defi mümkün değilse (başka çare kalmamışsa) öldürülür.

  • Sulh yapıldıktan sonra dahi olsa Kâfirlere silah, at ve demir satılamaz. (Düşman askerleri) savaş teçhizatı ile donatılamaz.

  • Erkek veya kadın hür bir Müslümanın yalnız bir kâfire, topluluğa veya kale halkına eman vermesi geçerlidir. Bu emandan sonra öldürülmeleri haramdır. Zimmîi, esir, (küfür) topraklarındaki tacir, deli, çocuk ve kölenin vermiş olduğu eman geçersizdir.

  • Şehit olan kimse kefenlenir ve üzerine cenaze namazı kılınır, yıkanmaz, kanı ve elbiseleri ile defnedilir. Ancak kefen cinsinden olmayan aba, kürk ve silah gibi şeyler ile gömülmez. Çocuk, deli, hayızlı ve nifaslı bir kadın ise yıkanır, imameyn’in bu konuda muhalefeti vardır.

  • Aynı şekilde yaralı ve ölmek üzere iken savaş meydanından çıkarılır ve yemek yer, su içer, ilaç alır, alım-satım yapar, bir günden fazla yasar, aklı basında iken üzerinden bir namaz vakti geçer, çadıra sığınır, savaş meydanından sağ olarak nakledilir veya vasiyette bulunursa yıkanır.

  • İşte bu hicret, kıyametin küçük alametlerinin sonuncusudur, sonun başa dönüşüne işarettir. Hicrette öncekiler, ortadakiler ve sonuncular için çok şaşılacak şeyler ve büyük müjdeler vardır.

  • Hamd, Allaha(cc), salat nebisine ve selam ise hidayete tabi olanlara olsun.

  •  Cihadla İlgili Kıyas